san ki, dünya yok
bel ki, kendi inceliğine hasret
et ki, küçük hesaplarına uyuyor yalanın
bit ki, hiç olmadığın gibi...
14 Aralık 2011 Çarşamba
9 Aralık 2011 Cuma
kılımız kıpırdamadı
en son
hangi cevapsız bilmece
unutuldu
hangi dağda öldü kurt
elinde tuttuğun kedi yavruydu
ürkek, titrek
sonra kovaladı,
aldı dokuz canından birini serçeden
anlamadık
o kadar bile gaddarken
en son
hangi sakız
patladı
gecenin orospu kahkahası çınladı
hangi tatlı dil
yılanı tuzakladı
sonra içti sütü kedi yavrusu
olmamış gibi hiçbir şey
düşünmedik
o kadar bile içindeyken
en son
hangi kavram zıttını
bulmadı
hangi sevgi nefretten doğmadı
kendine dönmedi yine
uzaklaştıkça kendinden
yavru kedi bir tırmık attı
kılımız kıpırdamadı
o kadar bile uyanıkken.
hangi cevapsız bilmece
unutuldu
hangi dağda öldü kurt
elinde tuttuğun kedi yavruydu
ürkek, titrek
sonra kovaladı,
aldı dokuz canından birini serçeden
anlamadık
o kadar bile gaddarken
en son
hangi sakız
patladı
gecenin orospu kahkahası çınladı
hangi tatlı dil
yılanı tuzakladı
sonra içti sütü kedi yavrusu
olmamış gibi hiçbir şey
düşünmedik
o kadar bile içindeyken
en son
hangi kavram zıttını
bulmadı
hangi sevgi nefretten doğmadı
kendine dönmedi yine
uzaklaştıkça kendinden
yavru kedi bir tırmık attı
kılımız kıpırdamadı
o kadar bile uyanıkken.
5 Aralık 2011 Pazartesi
2 Aralık 2011 Cuma
sinmek
gece
ve yine uyuyorum
aklıma
yoruyorum geçmişi
sağa sola döner dururken,
geleceği kuruyorum
yetiyor gücüm buna
herşey beni kurarken
-turşu kıvamına-
hissediyorum, yaklaşıyorum
gece
ve yine kalıyorum
aklımda
içime siniyorum
siniyorum içime
içimi emziriyorum
içimi emiyorum
içimden geliyorum
gece
ve yine yatıyorum
aklıma
ve yine uyuyorum
aklıma
yoruyorum geçmişi
sağa sola döner dururken,
geleceği kuruyorum
yetiyor gücüm buna
herşey beni kurarken
-turşu kıvamına-
hissediyorum, yaklaşıyorum
gece
ve yine kalıyorum
aklımda
içime siniyorum
siniyorum içime
içimi emziriyorum
içimi emiyorum
içimden geliyorum
gece
ve yine yatıyorum
aklıma
17 Kasım 2011 Perşembe
arayış
çakırım
değilsem
içtiğimin hatırı kalır
nasıl ki her martıdaysam
her uçuşum kayıtsız
martlar çırpınıyorsa
bahar bahar diye
ben de çarpıyorsam
her cereyanda serpsert
ödü patlayanda
kalsa da aklım
korkuyu yenen
bendendir
yine uslanmam
ama
aklım, kafamı kurcalayan bulmaca
derdim, hep aramak!
gelsin
olumla da olsa ölüm de
illa bulmak olsun sonunda.
değilsem
içtiğimin hatırı kalır
nasıl ki her martıdaysam
her uçuşum kayıtsız
martlar çırpınıyorsa
bahar bahar diye
ben de çarpıyorsam
her cereyanda serpsert
ödü patlayanda
kalsa da aklım
korkuyu yenen
bendendir
yine uslanmam
ama
aklım, kafamı kurcalayan bulmaca
derdim, hep aramak!
gelsin
olumla da olsa ölüm de
illa bulmak olsun sonunda.
14 Kasım 2011 Pazartesi
yürü-me-yen merdiven
tersim
yürüyen merdivene
hareketimi aldığı için,
onda da bir sol şerit
-yürüyen merdivende-
bu neyin acelesi?
hani diyorum
eksik insanların
dikiz aynası ve kornası...
olabildiğince
ağırdan almalı oysa,
olsa
bir yol
dönmeli,
merdiven durmalı
insan bazen inmeli
çıkmalı
hatta düş
(gör)meli
içimize
bir su yolu
belki bir sökük yürür
elimize örme
özgürlüğü (kendini)
ve
ayaklarımıza iz bırakan
yollarla...
yürüyen merdivene
hareketimi aldığı için,
onda da bir sol şerit
-yürüyen merdivende-
bu neyin acelesi?
hani diyorum
eksik insanların
dikiz aynası ve kornası...
olabildiğince
ağırdan almalı oysa,
olsa
bir yol
dönmeli,
merdiven durmalı
insan bazen inmeli
çıkmalı
hatta düş
(gör)meli
içimize
bir su yolu
belki bir sökük yürür
elimize örme
özgürlüğü (kendini)
ve
ayaklarımıza iz bırakan
yollarla...
4 Kasım 2011 Cuma
KUR AL
neler geçmez ki akıldan
sonrasını düşünürken
bugünde unutulan
aslında neredeyse yaşanabilirdi
eksik bırakılanlarla...
oyunumdu bir başıma
ebe ben sobe ben
kendime saklandım,
aradığım yine kendim.
inanılır
çenesi düşük eşya evlerine
yüklenirsin...
anları tutan fotoğraflar
söz(süz)lüktür sırasız duygulara
ve sonunda gelir
gelmek zorunda;
mutlu son...
sonrasını düşünürken
bugünde unutulan
aslında neredeyse yaşanabilirdi
eksik bırakılanlarla...
oyunumdu bir başıma
ebe ben sobe ben
kendime saklandım,
aradığım yine kendim.
inanılır
çenesi düşük eşya evlerine
yüklenirsin...
anları tutan fotoğraflar
söz(süz)lüktür sırasız duygulara
ve sonunda gelir
gelmek zorunda;
mutlu son...
2 Kasım 2011 Çarşamba
KİMSE
zeki sanmasın kendini
değiliz çünkü
küvete atılmış
plastik sarı ördek kadar
şapşal,
sudan çıkmış balık kadar
çaresiziz aslında
ki hepimiz sudan çıkmış balık değil miyiz sonuçta?
değiliz çünkü
küvete atılmış
plastik sarı ördek kadar
şapşal,
sudan çıkmış balık kadar
çaresiziz aslında
ki hepimiz sudan çıkmış balık değil miyiz sonuçta?
27 Ekim 2011 Perşembe
20 Ekim 2011 Perşembe
hovarda sonbahar
rüzgarlı,
ıssız,
sabah,
koru kahvesi
ve
kaldırılmayan cenazeleri...
acısı yüzüne bakar,
uzun,
kuru ağıtlar yakar ama,
her yıl,
her giden çocuğu için
ağlamayı bırakmıştır artık ağaçlar.
kalbine
binlerce aşkın bıçağı saplı
tahta bacak, yaşlı, alkollü
bir sağa, bir sola tıngırdak.
asılmış eğreti sandalye de yakasına
yetmez gibi,
yırtık donu,
çirkin, dişsiz gülümsemesi
ve o küf kokan, pörsümüş derisi.
öpülmüş, bırakılmış
ajda,
sessiz,
unutulmuş,
çıplak yarı beli,
nerede o kaynar kanı,
gözleri, nerede buğulu
söz utandıran içe çekilişleri?
bir nefes?
bir ayak sesi?
sadece yağmur
hazırcevap
vurur acısına acısına,
çarpar suratına
işte der:
böyle pervasız,
umursamaz,
böyle hovardadır
sonbahar.
ıssız,
sabah,
koru kahvesi
ve
kaldırılmayan cenazeleri...
acısı yüzüne bakar,
uzun,
kuru ağıtlar yakar ama,
her yıl,
her giden çocuğu için
ağlamayı bırakmıştır artık ağaçlar.
kalbine
binlerce aşkın bıçağı saplı
tahta bacak, yaşlı, alkollü
bir sağa, bir sola tıngırdak.
asılmış eğreti sandalye de yakasına
yetmez gibi,
yırtık donu,
çirkin, dişsiz gülümsemesi
ve o küf kokan, pörsümüş derisi.
öpülmüş, bırakılmış
ajda,
sessiz,
unutulmuş,
çıplak yarı beli,
nerede o kaynar kanı,
gözleri, nerede buğulu
söz utandıran içe çekilişleri?
bir nefes?
bir ayak sesi?
sadece yağmur
hazırcevap
vurur acısına acısına,
çarpar suratına
işte der:
böyle pervasız,
umursamaz,
böyle hovardadır
sonbahar.
16 Ekim 2011 Pazar
olmak
martı olmak
yerçekimli beyazıyla
bir parça simite atılan;
başına buyruk -verip-
vapur vapur
dolup taşarken yalnızlık
onurlandıran.
kırlangıç olmak
kırlarda langıç oynayıp
aramadığı anlamlarla
hep özgür
hep sözsüz
sözleri ona muht-aç insanlara yıkan.
yerçekimli beyazıyla
bir parça simite atılan;
başına buyruk -verip-
vapur vapur
dolup taşarken yalnızlık
onurlandıran.
kırlangıç olmak
kırlarda langıç oynayıp
aramadığı anlamlarla
hep özgür
hep sözsüz
sözleri ona muht-aç insanlara yıkan.
27 Eylül 2011 Salı
serpli söz
bütün aşklar
sonunda
tek tarafın ağrıyarak biter
çünkü bütün aşklar
aslında
tek taraflı biter
sonunda
tek tarafın ağrıyarak biter
çünkü bütün aşklar
aslında
tek taraflı biter
20 Eylül 2011 Salı
35. 21 eylül
imkansız zamanlarda
buluyor anlamlarını
bazı şeyler...
akıl sıçramaları
en kısa filmler...
kendine deliniyor
dersen kurşunla
ya da matkapla
çığlıkla
iğneyle
sessizlikle
gece.
boş bakan pencerelerimizden
küçümsüyoruz hayatlarımızı
küstahça,
tek bir gece bile
yeterken
hayatın istediğimiz herşeyi
yapabilecek kadar
uzun olduğunu anlamaya...
bırak artık
anlarla yarışmayı,
her öne geçişte,
unutup
şimdiyi, geleceği
aklı ardına takmayı.
buluyor anlamlarını
bazı şeyler...
akıl sıçramaları
en kısa filmler...
kendine deliniyor
dersen kurşunla
ya da matkapla
çığlıkla
iğneyle
sessizlikle
gece.
boş bakan pencerelerimizden
küçümsüyoruz hayatlarımızı
küstahça,
tek bir gece bile
yeterken
hayatın istediğimiz herşeyi
yapabilecek kadar
uzun olduğunu anlamaya...
bırak artık
anlarla yarışmayı,
her öne geçişte,
unutup
şimdiyi, geleceği
aklı ardına takmayı.
12 Eylül 2011 Pazartesi
zaman - değer paradoksu
takıldık zamanın ardına
vaatlerine kanıp
ermek var gibi aradığına.
asla rakibi olamazsın,
"onu alma" diyemezsin
seninle işi nedir?
hasretinde bekleyeceksin!..
zamanın aşıklarıyız
aşık atamazken onunla.
o kadar fazlayız ki
gözünde de değiliz üstelik,
tüm doyumsuzluğuyla,
kendini severken o
her anında
basit bu kadar hayat
ancak yoksan
zaman da değer verir sana
ve o da
insan gibi bencildir
insan gibi unutkan ve zorba...
vaatlerine kanıp
ermek var gibi aradığına.
asla rakibi olamazsın,
"onu alma" diyemezsin
seninle işi nedir?
hasretinde bekleyeceksin!..
zamanın aşıklarıyız
aşık atamazken onunla.
o kadar fazlayız ki
gözünde de değiliz üstelik,
tüm doyumsuzluğuyla,
kendini severken o
her anında
basit bu kadar hayat
ancak yoksan
zaman da değer verir sana
ve o da
insan gibi bencildir
insan gibi unutkan ve zorba...
15 Temmuz 2011 Cuma
14 Temmuz 2011 Perşembe
kapan
zaman yavaşlar
sinsi
hissiz, ıssız
bir beklediğin varsa
yerine konacak bir tabak
makinada bekler sırasını
ayakta,
bir bardak baş aşağı
kan beyninde,
kaşık çatallar
kollarını uzatıp sana
saatse her yerde durduğu gibi
aynen öyle durur
sonu var sanılan herşeyin
yoktur sonu
nasıl başı yoksa
bir beklediğin varsa
kısılır kalırsın
gözlerine zamanın
olmayan sonranın
aslında hiç başlamayanın...
sinsi
hissiz, ıssız
bir beklediğin varsa
yerine konacak bir tabak
makinada bekler sırasını
ayakta,
bir bardak baş aşağı
kan beyninde,
kaşık çatallar
kollarını uzatıp sana
saatse her yerde durduğu gibi
aynen öyle durur
sonu var sanılan herşeyin
yoktur sonu
nasıl başı yoksa
bir beklediğin varsa
kısılır kalırsın
gözlerine zamanın
olmayan sonranın
aslında hiç başlamayanın...
27 Haziran 2011 Pazartesi
Benzin
izlemeyecek ardımdan beni
ne bir çocuk
ne bir çocukluk
ne bir eser
ne de esmez
hiç!
tek kalan
huzursuz, huysuz kurtçuklarım
ve
ruhçukları...
neye benzer ki
benzi atınca benzin?
e hani benzersizdim?
ezber benizlilerle
sarılı çerçeveyi
benzin dök yak
ya da
benzin dök temizle
ben zindan
ben zincir
ben zin bu hayata!
ne bir çocuk
ne bir çocukluk
ne bir eser
ne de esmez
hiç!
tek kalan
huzursuz, huysuz kurtçuklarım
ve
ruhçukları...
neye benzer ki
benzi atınca benzin?
e hani benzersizdim?
ezber benizlilerle
sarılı çerçeveyi
benzin dök yak
ya da
benzin dök temizle
ben zindan
ben zincir
ben zin bu hayata!
3 Haziran 2011 Cuma
çekecek nefesimiz var daha
inatla tuttuğun
o nefes parçası var ya,
sal onu artık
-yani ne olmuş yadigarsa-
nasıl dolu dolu çekiyorsan içine,
tertemiz,
olduğu gibi savur gitsin
leş olmasın ciğerinde,
ciğerin de...
hayatın hüzün sığınağında
daha fazla kalamazsın,
-üzerine dikilen elbiseyi
ne kadar iyi taşıdığını
görmeli herkes-
en kuytuya da gizlensen
vermez buna izin
hafıza silme uzmanı,
-bir bakmışsın,
istemsiz olmaz üstelik,
göze göz podyumunda
kafa tutarsın kendine
iyiyim ben senden de yürüyüşüyle-
siler
sile sile
bile bile
güle güle
si.e si.e
zaman...
nefesine sakladığını
sandığın,
gitmiştir çoktan
-çeyizinden kurtulan bir gelin gibi-
sende bir hafiflik,
yılın ilk ekşi eriğiyle
kamaşır sanki dilin
ve kesin gelir
bilmediğin
beklemediğin biri
tuzu ağzında,
dilini kamaştıran
has tadı anlamaya.
önce
derin, sanki dibi olmayan bir nefes
sonra
nefese nefes,
nefes nefese
ve bir nefes üstünde
herşeyin
değerlerin, değersizliklerin...
gizemli yaşam kuyusundan
çekecek çok nefesimiz var daha...
o nefes parçası var ya,
sal onu artık
-yani ne olmuş yadigarsa-
nasıl dolu dolu çekiyorsan içine,
tertemiz,
olduğu gibi savur gitsin
leş olmasın ciğerinde,
ciğerin de...
hayatın hüzün sığınağında
daha fazla kalamazsın,
-üzerine dikilen elbiseyi
ne kadar iyi taşıdığını
görmeli herkes-
en kuytuya da gizlensen
vermez buna izin
hafıza silme uzmanı,
-bir bakmışsın,
istemsiz olmaz üstelik,
göze göz podyumunda
kafa tutarsın kendine
iyiyim ben senden de yürüyüşüyle-
siler
sile sile
bile bile
güle güle
si.e si.e
zaman...
nefesine sakladığını
sandığın,
gitmiştir çoktan
-çeyizinden kurtulan bir gelin gibi-
sende bir hafiflik,
yılın ilk ekşi eriğiyle
kamaşır sanki dilin
ve kesin gelir
bilmediğin
beklemediğin biri
tuzu ağzında,
dilini kamaştıran
has tadı anlamaya.
önce
derin, sanki dibi olmayan bir nefes
sonra
nefese nefes,
nefes nefese
ve bir nefes üstünde
herşeyin
değerlerin, değersizliklerin...
gizemli yaşam kuyusundan
çekecek çok nefesimiz var daha...
26 Mayıs 2011 Perşembe
yağmamur
ne kaçarım yağmurdan
ne de şemsiye olur
sağanağa sınırım
yağdıkça
duru-rum
yağdıkça
duru-lurum
yağdıkça anlaşılır (mı) benim
duru-mum
belki...
belki doğru anladığımı yanlış,
yanlış anladığımı doğru anlıyorum!?
yağmamur
akmadıkça benden sen
soruya tutulur
selde sen,
sende toz,
tozda duman,
dumanda,
okunamayan mesaj olurum.
ne de şemsiye olur
sağanağa sınırım
yağdıkça
duru-rum
yağdıkça
duru-lurum
yağdıkça anlaşılır (mı) benim
duru-mum
belki...
belki doğru anladığımı yanlış,
yanlış anladığımı doğru anlıyorum!?
yağmamur
akmadıkça benden sen
soruya tutulur
selde sen,
sende toz,
tozda duman,
dumanda,
okunamayan mesaj olurum.
nadir
yedi renkli çiçek gibi
belki tek
belki atılırız maceralara izinde
bir ihtimal
daha bir ihtimali
ihtimalin.
yaz, a-yaz-ı
biri kendi
tersi diğeri
diğeri diğerinin tersi
örülmüş başımıza,
nerde derken
burada,
nasıl derken
böyle,
ne zaman derken
şimdi,
doğruladım senle kendimi...
belki tek
belki atılırız maceralara izinde
bir ihtimal
daha bir ihtimali
ihtimalin.
yaz, a-yaz-ı
biri kendi
tersi diğeri
diğeri diğerinin tersi
örülmüş başımıza,
nerde derken
burada,
nasıl derken
böyle,
ne zaman derken
şimdi,
doğruladım senle kendimi...
21 Mayıs 2011 Cumartesi
bu merak
bu merak bumerang
attıkça sen dönüyor sana
ben attıkça bana
döndükçe atarız ya bir dahaya
bu merak bumerang
attıkça sen dönüyor sana
ben attıkça bana
döndükçe atarız ya bir dahaya
bu merak bumerang
20 Nisan 2011 Çarşamba
gülüş perdesi
Aldığım nefes sayısız
Üstelik beleş!
Gökyüzü, konan başıma
Bazen gri,
Kırmızı, yeşil, sarı.
Güneş, dolan yelkenime
Geçiyorum dalga dalga
Dalga denizle
E sarhoşuz ya ikimiz de.
Basıyorum kendimi karaya
Keşif edasında bir kaşif.
Solucanlar, böcekler,
Kökünü toprağa sürenler,
Cansızdaki canı bilenler,
Görenler, görülenler…
Çok renkli korosu eşliğinde çiçeklerin
İçime konar tümlerim,
Hayallerim …
Hayal edemediklerim…
Yok olmayacak
Yapamayacağım yine
Anlamsız denemesi de,
Işıksız, ıssız bile!
Nefer, nefes yanımda;
Mümkünü yok,
Yaşadığım hayat
İzin vermiyor
Mutsuzluğuma.
Olamıyorum engel
Bir gülüş perdesinin
- bir çocuk çekiştirmesi gibi-
Dudağımı yakalamasına…
Üstelik beleş!
Gökyüzü, konan başıma
Bazen gri,
Kırmızı, yeşil, sarı.
Güneş, dolan yelkenime
Geçiyorum dalga dalga
Dalga denizle
E sarhoşuz ya ikimiz de.
Basıyorum kendimi karaya
Keşif edasında bir kaşif.
Solucanlar, böcekler,
Kökünü toprağa sürenler,
Cansızdaki canı bilenler,
Görenler, görülenler…
Çok renkli korosu eşliğinde çiçeklerin
İçime konar tümlerim,
Hayallerim …
Hayal edemediklerim…
Yok olmayacak
Yapamayacağım yine
Anlamsız denemesi de,
Işıksız, ıssız bile!
Nefer, nefes yanımda;
Mümkünü yok,
Yaşadığım hayat
İzin vermiyor
Mutsuzluğuma.
Olamıyorum engel
Bir gülüş perdesinin
- bir çocuk çekiştirmesi gibi-
Dudağımı yakalamasına…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)